“Ülkem için savaşmayacağım” diyenlerin oranı yüzde 27 oldu! Uzmanlardan hayati uyarı!
-
Haber7 – ÖZEL
Amerikan analitik ve danışmanlık şirketi Gallup tarafından dikkat çekici bir araştırma yayımlandı. Her ülkenin ne kadar vatansever olduğuna ilişkin yapılan araştırmada Türkiye 12. sırada yer aldı.
Araştırma sonuçlarına göre Türkiye’de yüzde 73’lük bir oran var. Evet“Oranla dünyanın en vatansever ülkeleri arasında 12. sırada yer aldı. Ancak” Ülken için savaşır mısın?” soruya, yüzde 27 oranında” HAYIRcevabının verilmesi dikkat çekti.
Araştırmada” en vatansever ülkeFas unvanı alırken, liste şöyle sıralandı:
1. Fas
2.Fiji
3.Pakistan
4.Vietnam
5. Bangladeş
6. Azerbaycan
7. Papua Yeni Gine
8. Afganistan
9. Gürcistan
10. Hindistan
12. Türkiye
UZMANLARDAN DEĞERLİ UYARILAR: HEMEN ÖNLEM ALINMALI
Konuyla ilgili eğitimcilerden dikkat çekici açıklamalar geldi. Prof. Dr. Cihat Yaşaroğlu, Prof. Dr. A. Halim Ulaş, Doç. Dr.Kasım EkibiVe Eğitimci Yazar Sosyolog Adnan KalkanDeğerli açıklamalarda bulundu.
ULAŞ: TARİHİ ŞAHISLAR EĞİTİMDE İÇSELLENMİYOR
Pedagojik, sosyal, politik ve eğitsel açıdan değerlendirmelerin yapılması Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. A. Halim Ulaş, olası nedenleri sıraladı.
Prof. Dr. Halim Ulaş, ders kitaplarında ve sosyal medyada bilginin geçmişe saygılı bir üslupla aktarılmadığına dikkat çekti. Milli eğitim politikası, tarih dersleri, değer yargıları ve kimlik algısı konusunda pedagojik açıdan değerlendirme yapan Ulaş, şöyle konuştu: Hem ders kitaplarında hem de sosyal medyada tarihi bilgiler ve aktarımlar vatanseverliği ve geçmişe saygıyı gösterecek bir yöntem olmaktan uzaktır. Cumhuriyet öncesi Türk tarihi güya bizimle ilgili değildi ya da her türlü olumsuz algı ve yargıyı barındırıyordu. Metehan’dan Fatih’e, Yavuz’a kadar büyük bir tarihin rol model isimlerini sadece ‘sınav hazırlığı’ kapsamında inceleyen öğrenci, bu rol modelleri ne içselleştirir, ne örnek alır, ne de onlara benzemeye çalışır.” söz konusu.
BATI YÖNETİMİ GENÇLERE zerk ediliyor
genç insanlar Batı taklidiNeye itildiğine dikkat çeken Ulaş, şöyle konuştu: vatan‘Kavramının arazi paylaşımından öteye götürülemeyeceğini vurguladı. kimlik farkındalığıBatı’nın ‘ cennet‘ şeklinde sunulduğuna dikkat çeken Ulaş, şöyle konuştu: Genç kuşakların değer yargıları ve kimlik algıları küreselleşme ve teknolojik gelişmelerle birlikte ciddi biçimde değişiyor. Yoğun bir ‘Batı hayranlığı algı yönetimi’ne maruz kalan gençlerin gözünde Batı, onlara her türlü yaşam konforunu sağlayacak bir ‘cennet’ olarak sunuluyor. Dolayısıyla onların ‘vatan’ kavramı, üzerinde yaşadıkları topraktan öteye gitmez.“dedi.
POPÜLER KÜLTÜR BİREYSEL RAHATLIK BAĞIMLILARINDAN BİR NESİL OLUŞTURUYOR
Vatanseverlikten uzaklaşmanın toplumsal nedenlerine değinen Ulaş, medyanın ve popüler kültürün etkisine dikkat çekti. Ulaş, kabul edilen kültürün gençleri bireysel rahatlık ve benmerkezcilik alanına ittiğini kaydetti. Maalesef yerel ve milli olmaktan uzak medya ve popüler kültürün etkisi, zevke ve hıza dayalı bir gençlik inşa etmeye devam ediyor. Her türlü manevi değer, doğruluk, sevgi, saygı, hürmet ve benzeri temel kodların yerini benmerkezcilik ve kişisel rahatlığa bağımlılık almaya başladı. Bir an önce değer odaklı eğitim ve aile sistemine dönüş için çözüm aranmalıdır.“dedi.
DEVLETE GÜVEN ARTIRILMALI
İç ve dış siyasi durumun vatanseverliğe yansıdığını belirten Ulaş, şöyle konuştu: Siyasi istikrar, hükümet politikaları ve dış ilişkiler vatandaşların devlete olan güvenini ve dolayısıyla vatanseverlik duygularını etkileyebilir. Bu bakımdan adaletin hem mülkiyetin hem de toplumun temeli olduğu gerçeğinin vazgeçilmez bir temel kanun olarak kabul edilmesi ve tam olarak uygulanması gerekmektedir. .” söz konusu.
ZORLAMALI BİR SİSTEMİN ARTIK ÇALIŞMAYACAĞI AÇIKTIR.
Eğitim sistemi ve küreselleşmeyi değerlendiren Ulaş, şu uyarılarda bulundu:
“Eğitim sisteminin yapısı ve öğretilen içerik, öğrencilerin vatanseverlik algısını şekillendirebilmektedir. Tüm sistemin seçme/eleme ve yerleştirmeye dayalı, rekabetçi ve sınava dayalı bir sistemin buna dayanamayacağı/kalmayacağı açıktır. Sosyal yük.Anlam ve beceri odaklı, bilgi ve ezbere dayalı bir girdap içinde dönmeye devam edeceğiz.Çocuklarımız bilgi açısından zengin ve fakir bir kalabalık olmaktan öteye gidemeyecektir. Bu rekabetçi ortamda, akademik başarı idolüne tapınarak sosyal-duygusal becerileri geliştirmeye asla zaman bulamayacağız.
İkincisi, küreselleşmenin etkisiyle klasik vatanseverlik anlayışları değişebilir. Gençler küresel vatandaşlık kavramıyla daha fazla özdeşleşebilirler. Vatanı, toprağı, milleti, tüm insanlığı gören zihniyet, genç beyinleri esir alabilmektedir. “Anket sonuçlarına göre gerçekten daha iyi hale geldi.”
BALIKLAR UÇMAYA, KUŞLAR YÜZMEYE ZORLANMAMALIDIR
Ulaş, eğitim sistemi tamamen çökmeden Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu gidişata son vermesi gerektiğini belirtti. Özetle teknik ve mesleki eğitimin tamamen ihmal edildiği, hem velilerin hem de öğrencilerin hedefinin sadece üniversite okumak olduğu zorunlu bir sistemin artık işlemediği ortadadır. Sistem tamamen çökmeden -ki çöküşün maliyeti çok daha yüksek olacaktır- başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere sistem yöneticilerinin acil önlem alması ve bu çılgın gidişe dur demesi gerekmektedir. Mesleki ve teknik ortaöğretim okulları acilen açılmalıdır. Balıklar uçmaya, kuşlar yüzmeye zorlanmamalıdır.” söz konusu.
DERHAL MADDİ VE MANEVİ DEĞER ODAKLI BİR SİSTEME GEÇİLMESİ GEREKİYOR
Hem maddi hem de manevi değerlerin ön plana çıktığı bir sisteme geçildiğini vurgulayan Ulaş, şöyle konuştu:
“Mali açıdan bu kadar kötü durumda olan sistemin manevi temelleri de ne yazık ki çökmeye başladı. Doğru eğitim, çocukları ve gençleri dünya hayatına hazırlar, sonsuz yaşamı asla ihmal etmez. Eğitim reformlarıyla geçici dünya hayatında rahatlık sağlanabilir. Fakat asıl ev, ebedî dünya ve ahiret evidir. Dünyada ve ahirette dilenci olmamak ve sonsuz hüsrana uğramamak için acilen hem maddi hem de manevi değerleri merkeze alan bir sisteme geçilmelidir.”
YAŞAROĞLU: ARAŞTIRMA İKİ FARKLI ŞEKİLDE YORUMLANABİLİR
İnönü Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cihat Yaşaroğlu, araştırmanın iki farklı şekilde yorumlanabileceğini söyledi.
Eylem ve telaffuzun farklı olabileceğini belirten Yaşaroğlu, şu açıklamalarda bulundu:
“Gallup’un araştırmasındaki vatanseverlik puanının oldukça yüksek, savaş durumunda savaşmayacağını söyleyenlerin oranının ise oldukça düşük olduğu bulgusunu iki farklı şekilde yorumlayabiliriz.
Bu bulgu bize öncelikle eylem-söylem tartışmasını hatırlatıyor. Yani telaffuzlar istenilen yönde yorumlanabiliyor ancak hareket gerektiğinde kesin tespit gösterilemiyor. Tıpkı sigaranın zararlarını bildiği halde sigara içmeye devam eden bir insanın tavrı gibi.
Yukarıda anlatılan durum bizi ikinci yoruma da götürmektedir. Bu, vatanseverlik değerini yaratmak için verilen bilgi/farkındalık veya eğitim sürecinin söylemi güçlendirdiği ancak uygulamaya koymaya yetmediği anlamına geliyor. Bu noktada eğitim süreci değerli bir araç olarak görülebilir. Kimse savaşın olmasını istemez. Barış durumunun devamı arzu edilir. Ancak savaş aynı zamanda hayatın bir gerçeğidir. Allah esirgesin böyle bir gerçekle karşı karşıya kalındığında bunu sadece telaffuz etmek değil, bu bağlamda verilecek değerleri içselleştirmek de kişinin istenilen düzeyde aksiyon alabilmesi için büyük önem taşıyor.”
EĞİTİM SİSTEMİNİN BİLİNÇLİ VATANDAŞLIK BİLİNCİNİN SAĞLANMASINA KATKIDA BULUNMASI GEREKİYOR
Vatanseverlik bilincinin eğitim sistemiyle güçlendirilmesi gerektiğini belirten Yaşaroğlu, şöyle konuştu: Eğitim sistemimiz, öğrencilerin üzerinde yaşadığımız toprakları vatan olarak benimsemeleri, sahiplenmeleri, yer altı ve yer üstü zenginliklerinin farkına varmaları için temel kaynak olmalıdır. Söylemlerin eyleme dönüşebilmesi için bir itici gücün olması gerekir. Bu noktada yeni geliştirilen programların ve programlarda yer alacak değerlerin daha bilinçli bir vatandaşlık bilincinin oluşmasına katkı sağlayacağını ümit ediyorum.“dedi.
EKİP: SONUÇLARDAN DERS ÇIKARILMASI GEREKİYOR
Yapılan araştırmalardan ders alınması gerektiğini vurgulayan Harran Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr.Kasım Ekibi Araştırmanın değerli olduğunu belirtti. Eğitim programlarının hassasiyetle yeniden düzenlenmesi gerektiğini söyleyen ekip, şunları ekledi: Yeni araştırmanın sonuçları oldukça farklı ve öğrenilmesi gereken birçok noktayı içeriyor. Bu çalışmayı 20 yıl önce yapsaydık, ülkemiz için mücadele etmeyeceğini söyleyen yüzde 23’ten az mı olurdu? Veya bundan 20 yıl sonra bu anketi yapsak bu oran yüzde 50’ye yaklaşır mı? Bu iki kritik soru, bugüne kadar uygulanan eğitim politikalarının doğruluğunu ve bundan sonra uygulanacak programların yönünü belirlemede büyük değer taşıyor. .” söz konusu.
BU SONUÇLAR ALARM SEVİYESİNE ULAŞTI
Öğrencilerin çoğunun yurt dışında eğitim almak istediğini belirten ekip, gidenlerin ise geri dönmediğini kaydetti. Sonuçların alarm düzeyinde olduğunu belirtenGrup şunları söyledi:
“Bana göre 20 yıl önce bu oran çok daha düşük seviyedeydi. Bundan 20 yıl sonra hızla çok daha yüksek seviyelere ulaşacak. Çünkü diğer bilgiler de bunu destekliyor. Yüksek puanla giren liselerdeki öğrenciler Türkiye’deki üniversitelerde okumak istemiyor. Tam tersine bu öğrencilerin en az yüzde 90’ı yurtdışındaki üniversiteleri tercih ediyor. Daha iyi bir eğitim alacaklarını düşündükleri için gidiyorlar. Gitsinler, daha donanımlı gelip ülkeye hizmet etsinler diye düşünüyorsanız maalesef yanılıyorsunuz. Çünkü ayrılanların geri dönüş oranı yüzde 5’i geçmiyor.
Bu sonuçlar artık alarm seviyesine ulaştı. Ülkenin belki de en değerli gençleri olan çocuklarımızın Franklara hizmet etmesi düşündürücü değil mi?
MİLLİ VE MANEVİ DEĞERLERİN DEĞERİ ARTIK TARTIŞILMAZ
“ Peki bu vahim sonucun nedenleri neler olabilir? Ekip, küreselleşmenin ulusal bilinci yok ettiğini belirtti. Ekip şunları söyledi:
“Bulabildiğim en önemli nedenlerden biri küreselleşmenin yavaş yavaş ulusal bilinci yok etmesidir. Bu nedenle milli ve manevi değerlerin eğitiminin ne kadar kıymetli olduğu artık tartışılmaz bir noktaya gelmiştir.”
ÖĞRENCİLER BATI PROPAGANDASINA MARUZ KALDI
genç insanlar’ Batılı değerlerin kurtarıcı olarak gösterilmesiPropagandaya maruz kalmanın çok tehlikeli boyutlara ulaştığına dikkat çeken Grup, şu açıklamalarda bulundu:
“Diğer bir neden de Batı’nın abartılı bir şekilde yansıtılması ve Batılı değerlerin kurtarıcı olarak sunulmasıdır. Bugün Batı’da yapılabilen ama Türkiye’de yapılamayan bir şey var, çünkü bir eserin geliştirilmesine yönelik bir deney, bir araç yok. Üstelik Teknofestler aslında bu durumu kanıtlarken, özellikle LGS sınavında ilk bine girebilecek liselerden mezun olan gençlerin Batı’ya bu kadar yönelmesi; Bu onların çok önemli ve tehlikeli propagandalara maruz kaldıklarını gösteriyor.
Bu noktada TEV gibi vakıfların rolünün ve faaliyetlerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
“Vatanı için ölebilecek nesiller yetiştirmekten hızla uzaklaşıyorsak, eğitim politikalarını ve bu politikayı şekillendiren eğitim ve öğretim şurası gibi yapıları iyice gözden geçirmemiz gerekiyor.”
“-İZM’LER” VATAN SEVGİSİNDEN ÇIKARIR
İnancımıza, tarihimize, kültürümüze uymayan “-izm”lerin gençleri ‘küreselliğin’ kollarına sürüklediğini belirten Kadro, ” Bu sonuçların gençlerin inanç düzeyiyle örtüşmesi de ayrı bir derstir. Peygamberimiz (SAV); ‘Vatan sevgisi inançtan gelir.’ Bu sonuçlar hadislerde somutlaşmıştır. Ateizm, deizm, agnostisizm ve benzeri tarihimize ve kültürümüze uymayan ‘-izm’lere kaptırdığımız gençler, küreselleşmenin kollarına düşerek hızla vatan sevgisinden uzaklaşıyor olabilir.” söz konusu.
KALKAN: MEDENİYETİMİZ TEHLİKE ALTINDA
Gençlerimizin değerlerimizden uzaklaştığını kaydederek Eğitimci Yazar Sosyolog Adnan Kalkan Medeniyetimizin tehlikede olduğunu vurguladı. Derhal harekete geçilmesi çağrısında bulunan Kalkan, şunları söyledi: Sosyal medyanın aylaklığı ve amaçsızlığı, onları hayatın anlamından, hırsından ve amacından uzaklaştıran içerikleri, ailelerin çocuk yetiştirme bilincinden uzaklaşması sonucunda gençlerimiz bireysel ve toplumsal maliyetlerinden sürekli uzaklaşmaktadır. yeni nesil, diğer yanda laik, doğaya aykırı, milli manevi değerlerimizden uzak eğitim sistemi ve müfredat. Araştırmalar aile sisteminin sürekli zayıfladığını ve neslimizin değerlerimizden ve vatan aidiyetinden uzaklaştığını gösteriyor. Bu yozlaşma hızla devam ederse medeniyetimiz tehlikeye girer.“dedi.
AİDİYET ANLAYIŞI ZAYIF BİR NESİL DEVLETİ VE MEDENİYETİ DEVAM ETTİREMEZ
Müfredatta aidiyet ve inanç konusunda kapsamlı bir düzenleme yapılması gerektiğini kaydeden Kalkan, şöyle konuştu:
“Yıllardır kendi maliyetinden uzak, aşağılık kompleksiyle, öğrenilmiş çaresizlikle eğitim veren bir müfredatın sonucunda, en ufak fırsatta kendi vatanından ayrılmaya çalışan bir nesil ortaya çıktı. Aidiyet duygusu zayıf bir neslin ne devleti, ne medeniyeti ayakta tutması mümkün değildir. Öte yandan araştırmalar ‘eğitim seviyesi arttıkça inançsızlığın da arttığını’ ortaya koyuyor. Yani mevcut müfredat ve eğitim sistemi inançsız, aidiyetsiz bir nesil yetiştiriyor.”
MÜFREDAT MİLLİ VE MANEVİ DEĞERLERE GÖRE YENİDEN YAPILANDIRILMALIDIR
Yerli ve milli bir müfredatın yeniden yapılandırılması gerektiğini belirten Kalkan, şöyle konuştu: Türkiye 2. yüzyıla girdiği bu dönemde kendi yerli ve milli müfredatını oluşturma aşamasında olup, milli olduğu kadar vatana, millete, devlete ve ümmete aidiyetin de ön plana çıktığı bir müfredatı uygulamalıdır. ve manevi değerler, hiçbir baskıyı kabullenmeden, aşağılık kompleksine kapılmadan, başkalarının ne söylediğine bakmadan işlenebilir aslında. Gereklidir. Etki ve tepki sorununa girmeden, her türlü kınamadan çekinmeden, gelecek nesli canlandıracak, medeniyet inşa edecek bir müfredat ve eğitim sistemi oluşturmak gerekiyor. Özellikle bölüm başkanından eğitimcisine kadar bu müfredatı oluşturacak herkesin özenle seçilmesi gerekiyor. Zincir bir yerde kırılırsa üst otoritelerin iyi niyetinin hiçbir anlamı kalmaz.“dedi.